Türk Tabipler Birliği Gaziantep Kilis Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr.Kazım Doğan Eroğulları yanlışa muhalefet doğruya destek olduklarını söyledi.
Eroğulları; sağlık sisteminde yaşanan önemli sorunlara vurgu yaparak yıllık 3500 Tıp Fakültesi öğrencisinin yurt dışına gitmek için kendilerinden belge aldığını belirterek 10-15 yıl sonra Türkiye’de bazı branşlarda ameliyat yapabilecek doktor bulunamayacağını söyledi.
BASIN BU ÜLKENİN EN ÖNEMLİ GÜCÜ
Türk Tabipler Birliği Gaziantep Kilis Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr.Kazım Doğan Eroğulları; “aksayan şeylere ses çıkarmazsak sistemi çürütüyor ve maalesef hepimize nefes alacak alan bırakmıyor. Öncelikle basın bu ülkenin en önemli gücü aslında. Çünkü sorunları, sorumlularla yaşayanlar arasında bugün kamuoyuna taşıyacak tek şey basın. Özellikle yerel basın, yerelde çok kıymetli. Hani sosyal medyada herkes birbirini anlatıyor aslında, herkes kendi çevresini anlatıp like alıyor. Bu sanki bir şeyler paylaşınca duyuluyormuş gibi ama sizler olmadan hiçbir şey duyurulmuyor. Biz Tabipler Odasında sizleri ağırlamaktan mutluluk ve gurur duyduk.
YANLIŞA MUHALEFET DOĞRUYA DESTEK
Biz muhalif bir örgütüz. Ancak muhalefetimiz kişiye veya partiye değil, muhalefetimiz yanlışa. Doğrunun yanındayız. Muhalefet kimliğimiz ile ilgili bir şey anlatmak istiyorum. Seçim döneminde Kılıçdaroğlu'nun seçilememesi toplum üzerinde belli kesimlerde bir şey yarattı. Üniversitede okuyan oğlum bana dedi ki, baba biz zaten Kılıçdaroğlu'da seçilse muhalefete katılacaktık. Çünkü onun yanlışlarını da söyleyecektik. Biz de değişen bir şey yok dedi. Bizim örgütsel bakışımız bu şekilde. Kişi yok, parti yok, seçilene kadar siyasetimiz var ancak seçildikten sonra herkesin tabip odasıyız. Yanlışa muhalefet doğruya desteğiz biz.
SAĞLIK ERİŞİLEBİLİR VE ÜCRETSİZ OLMALI
Sağlık sistemiyle ilgili dilimiz döndükçe bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz. Sağlığın tanımı aslında çok basit, ruhen, bedenen, sosyal ve siyasal olarak bir iyilik hali. Şimdi ekonomik krizin etkisi, ülkedeki siyasal gelişmelerin etkisi vs. derken, insanlarda bir sağlıksızlık var ve bu şiddet olarak da toplulukta her anlamda görülüyor. Trafikte, markette, sağlıkta her yerde bir şiddet var. Sağlığın da kolay ulaşılabilir olması lazım tabiki. Yani erişilebilir, ücretsiz olması lazım. Şimdi ben bir gazeteci arkadaşımla konuşmuştum. Kuzeyşehir'den gece bir taksi bin küsur lira yazıyor şehir hastanesine. İşte işçi eylemlerine gittik. Bu arada ben aynı zamanda Akademik Odalar Birliği dönem sözcüsüyüm. Gaziantep'te bulunan 27 meslek örgütünü kapsıyor. Biz sadece şehrin her sorununa söz söyleyen değil aynı zamanda her sorununa çözüm öneren, yani sadece söz söyleyeni eleştiren değil, çözümde öneren bir yapıyız.
HEKİMLER YOKSULLARIN DOĞAL AVUKATIDIR
İşçi eylemlerine gitmiştik. Ocak ayındaki günlerimiz, biz her ay bir gündem belirliyoruz. Ocak ayındaki gündemimiz yoksullaşmaydı. İşçi eylemlerine gittiğimizde ertesi gün Vali Bey toplantıya çağırdı. Emniyet Müdürü işte böyle Adil Konukoğlu vs. vardı. Biz orada şunu anlattık. Biz hekimiz ve biz bir hak mücadelesi veriyoruz. Şimdi sizlerin fabrikada işçilere dağıttığı yemekteki meyveleri işçiler çocuklarına götürmek zorunda kalıyor. Çünkü meyve alamıyor. Kime bakarsak bakalım B12 vitamini düşük çünkü hayvansal gıdaya erişemiyor. Birçok hasta doğal gazı kapattı ve kışı battaniye altına geçirdi. Yani bunlar gerçek yaşanmış hikayeler. Dolayısıyla biz bu mücadeleden vazgeçemeyiz. Hekimler yoksulların doğal avukatıdır.
BİZİMDE ELEŞTİRİYE İHTİYACIMIZ VAR
Bize her türlü şey sorabilirsiniz. Her türlü şeyde yazabilirsiniz. Bizim de eleştiriye ihtiyacımız var. Bizim de eksik yaptığımız şeyler var. Ve bu eksik yaptığımız şeyleri siz bize eleştiri olarak getirdiğiniz zaman bizim de düzeltme imkanımız var. Böyle bir şey tesis etmek istiyoruz. Sizlerle iletişim tesis etmek istiyoruz. Bu şehir için 7/24 telefonumuz açık. Bu şehirde, bu kentte, bu ülkede, bu hayatta elimizden pozitif nasıl bir katkı geliyorsa buna hazırız.
ŞEHİR HASTANELERİ BU ÜLKE TARİHİNİN EN BÜYÜK KAZIKLARINDAN BİRİDİR
Biz Türk Tabipler Birliği olarak 14 Mart’ta yeni bir sağlık sistemi ve daha iyi bir hekimlik mümkün dedik. Buradaki önerimiz aslında şu: İnsanların hasta olmadan önce korunduğu bir sağlık sistemi ve bu da birinci basamak koruyucu sağlık hizmetleriyle ancak olabilir demiştik. Bir önceki dönem sağlık bakanımız Fahrettin Koca 900 milyon hasta bakmakla övünmüş. Biz de şunu demiştik. Bir sağlık bakanı benim toplumum hasta diye övünemez. Eğer bir sağlık bakanı hekim olarak övünmek istiyorsa ben toplumumu hastalıktan korudum demesi gerekir. Onun için bakın bütçede birinci basamağa ayrılan pay git gide düşüyor. Çünkü kaynak şehir hastanelerine aktarılmak zorunda. Şehir hastaneleri bu ülke tarihindeki yapılmış en büyük kazıklardan biridir. Hizmeti bina yapmaz, hizmeti hekim ve emekçiler yapar. Bizde toplum olarak bir büyüklük kompleksi var. En büyük adliye, en büyük hastane, halbuki bu bizim utanmamız gereken bir şey.
HER HASTAYI ŞEHİR HASTANESİNE YETİŞTİREMEZSİNİZ
Aslında tüm dünyanın söylediği aslında şu. Bir hastanenin idare edilmesi için ideal yatak sayısı 400 ile 600 arasıdır. Bunun üstündeki şeyler idare edilemez. Kontrol edilemez. Şimdi orada bakın bir vatandaşımız bir kalp hastalığında konsultasyon için ameliyat olacak kalbini göstermek zorunda. Kilometrelerce yol yürüyor hastanenin içerisinde. Golf arabaları var ona ulaşabilen onla gidiyor. Veya işte oradaki çarpıklığı şöyle anlatayım. Bir yanda gastroenteroloji polikliniğiniz var hemen karşısına kabızlık tedavisi aktar kurmuşsunuz. Yani bilimsel değil, akıl tutulmasıdır. Dr. Ersin Aslan Devlet Hastanesi yıkıldı. Şimdi o bölge için bir travma hastanesi şart. Bazen dakikalar bile çok önemlidir. Her hastayı şehir hastanesine yetiştiremezsiniz. Zaten birinin tomografisi çalışmıyor, diğerinin başka bir şeyi çalışmıyor.
AŞI ÜRETEN ÜLKEDEN İTHAL EDEN ÜLKE HALİNE GELDİK
Aşı bizim insanlık tarihinde bulaşıcı hastalıklarla mücadeledeki en önemli kazancımızdır. Hatırlarsanız bende var sizlerde de vardır çiçek aşısı. Bu aşılama sayesinde çiçek kaldırıldı dünyadan. Aşılama sayesinde çocuk felci, kızamık kaldırıldı ülkemizden. Ama şu anda aşı tereddüdünü besleyen politik bir yaklaşım var. Mesela Abdülhamit zamanından sonra, Cumhuriyet döneminde Hıfzıssıhha kuruldu ülkemizde ve aşı üretildi. 1950'lerde biz tüm dünyaya aşı satıyorduk. 2000'li yılların başında Hıfzıssıhha kapatıldı, aşı üretimimiz bitti ülkede ve biz bunun acısını pandemide yaşadık. Başka ülkelerden aşı tedarik etmeye çalıştık. Aşı silah gibi kullanıldı. Çin'den aldığımız ilk aşıları biliyorsunuz. Mesela Uygur Türklerine karışmayın verelim falan gibi pazarlıklar döndü orada.
ANNE VE BEBEK ÖLÜMLERİNDE GAZİANTEP ÖN SIRALARDA
Gaziantep olarak anne bebek ölümlerinde Türkiye'de ya birinciyiz ya da ikinciyiz. Anne bebek ölümleri bir ülkenin gelişmişliğinin en önemli göstergesidir. Bir ülkeye gelişmiş mi diye bakmak için gelirine bakılmaz. 100 milyon kişi başı geliriniz de olsa buna bakılır. Anne bebek ölümlerinde en kötüyüz. Hele bazı mahallelerimiz neredeyse Afrika'nın gerisinde. Yani işte Vatan mahallesi, Çıksorut. Bunu çözmek için iyi niyetle bizim de dahil olduğumuz bir takım çalışmalar ama sonuca baktığımızda yeterli olmadığını görüyoruz. Çünkü bu bir parametreden oluşan bir sorun değil sadece birçok şey etkiliyor bu anne bebek ölümünü.
EVDEN BOZMA AİLE SAĞLIĞI MERKEZLERİ VAR
Birinci basamak koruyucu sağlık hizmetinin güçlendirilmesi gerekiyor. Bazı mahallelere gittiğinizde evden bozma ASM’ler olduğunu görüyorsunuz. Mesela Girne Mahallesine gidin ASM’ler evden bozma. İçeri girdiğinizde oradan sağlık hizmeti almanız mümkün değil. Çünkü burası zaten sağlıksızlık üretiyor. Yani vatandaşımıza da hekimlere de yakışır bir manzara değil bu. İşte bu aile hekimliği sistemini depremde gördük. Hatay’da bütün Aile Sağlığı Merkezleri çöktü. Çünkü apartman altına yapıldı. Mesela kamu hizmetinin kamu binalarının geniş alanlarda ve daha ulaşılabilir, hasta sayısının düşürüldüğü fakat hekimin hemşirenin özlük haklarının kaybolmadığı birinci basamak sağlık sistemi kurulabilir. Basamaklı sevk sistemi getirilir.
YILLIK 3500 HEKİM YURT DIŞINA GİDİYOR
Yurt dışına giden hekim sayısı 2010 yılında 70-80 civarında iken şu anda yıllık 3500 civarında. Yıllık 3500 Tıp öğrencisi mezun oluyor ve biz onlara iyi hal belgesi veriyoruz. Yurt dışına gidecek olan hekimlerimiz bizden bir belge almak zorundadır. Türkiye sınırları içerisinde hekimlik yaparken herhangi bir etik ihlal yapmamıştır şeklinde bir belge. Bunlar yurt dışında hekimlik yapmak isteyenler bir de ben Türkiye’de hekimlik yapmam gider orada araba yıkarım, markette çalışırım diyenler var. Bunların sayısını bilmiyoruz. Bu sayılar ne demektir. Türkiye’de ki 10-12 Tıp Fakültesi sadece yurt dışına çalışıyor. Tıp eğitimi maliyetli bir eğitimdir. İngiltere’de şimdi bir yasa çıkarıyor. Dış ülkeler hiçbir şey yapmadan maliyetsiz pırıl pırıl hazır yetişmiş gençleri alıyor. Görüşü ne olursa olsun sorumlu siyasetçilerin buna göz yummaması lazım. Ben sadece doktor boyutundaki rakamları bildiğim için bunu söylüyorum bunun yanında mühendis, hemşire gibi bir çok meslek grubunda da bu şekilde gidenler var.
Bir Yorum Bırakın