Güçyetmez’den Tarihi Çağrı!

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Burkay Güçyetmez, deprem yargılamaları ile ilgili yaptığı açıklamada, adalet, bilim ve hukuk devleti için tarihi bir çağrıda bulundu.
Editör
Demo Admin
Yayın
29 Aralık 2025 20:20
Güncelleme
29 Aralık 2025 20:22


TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Burkay Güçyetmez, deprem yargılamaları

ile ilgili yaptığı açıklamada, adalet, bilim ve hukuk devleti için tarihi bir çağrıda bulundu.

İMO Şube Başkanı Güçyetmez, Türkiye tarihinin en yıkıcı felaketlerinden biri olarak hafızalara kazınan

7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki Kahramanmaraş depremlerinin ardından sorumluluğu bulunan herkesin

hukuk önünde hesap vermesi, adil ve bilimsel bir yargılama süreciyle gerçek sorumluların tespit

edilmesinin; yalnızca geçmişin hesabı için değil, gelecekte benzer acıların yaşanmaması için de

zorunlu olduğunu söyledi.

6 Şubat depremleri sonrası başlayan yargı süreçlerinin, yalnızca bireysel kusur yargılamaları olmanın

ötesinde, adalet duygusunun ve toplumsal vicdanın yeniden inşası süreci olması gerektiğini belirten

Güçyetmez, ancak mevcut uygulamalarda yaşanan yapısal sorunların, bu davaların hem teknik hem

de hukuki açıdan sağlıklı şekilde yürütülmesine engel teşkil ettiğini belirtti.

SAHA DENEYİMİ OLMAYAN BİLİRKİŞİLER RAPOR HAZIRLADI

Güçyetmez, şöyle devam etti: “Deprem yargılamaları hukuk dışında özel ve teknik bilgi gerektiriyor.

Bu nedenle yargı süreçleri bilirkişi raporlarına bağımlı hâle gelmekte ve bilirkişi raporları

yargılamalarda sonucu belirleyecek kadar etkili olmaktadır. Böylesine ağır sonuçlar doğuran ve

yargılamaların seyrini doğrudan etkileyen bilirkişi raporlarını hazırlayacak kişilerin, ilgili alanda

yalnızca teorik bilgiye değil, aynı zamanda ciddi bir saha ve uygulama deneyimine sahip olmaları

zorunludur. Ancak deprem yargılamalarına ilişkin bilirkişi görevlendirmelerinde bu zorunluluk

sistematik biçimde göz ardı edilmiştir. İnceleme konusu alanda yeterli saha veya uygulama tecrübesi

bulunmayan, yalnızca üniversitelerin ilgili bölümlerinde akademisyen olmanın uzmanlık için yeterli

sayıldığı kişiler bilirkişi olarak görevlendirilmiş; bu hatalı yaklaşım sonucunda görevlendirmelerin

büyük çoğunluğu üniversitelere yöneltilmiştir. Oysa açıkça beklenen ve hukukun gerektirdiği,

konusunda uzman olmayan ve yeterli deneyime sahip bulunmayan kişilerin bilirkişilik görevini kabul

etmemeleridir. Buna rağmen, pek çok yargılamada bu temel ilke göz ardı edilmiş; uzmanlık şartına

aykırı biçimde hazırlanan bilirkişi raporlarıyla adil ve sağlıklı yargılama hakkı zedelenmiştir.

EKSİK, YETERSİZ VE ZAMAN ZAMAN HATALI RAPORLAR

Hazırlanan Bilirkişi raporlarında ise daha önce defalarca ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere;

Akreditasyonu bulunmayan yapısal analiz programları kullanılmış, Güncel yazılımlar geçmiş

yönetmeliklere hatalı biçimde uyarlanmış, Deprem sonrası örselenmiş beton numuneleriyle yapım

aşamasındaki dayanım belirlenmiş, Yıkımın gerçek nedenleri ve sorumluluk zinciri ortaya konulmadan

kusur tespiti yapılmış, Alternatif bilimsel görüşlerin ve uzman raporlarının dikkate alınmadığı çok

sayıda bilimsel ve teknik hata mevcuttur. Bu eksik ve denetlenemez raporlar nedeniyle, yıkımın çok

aktörlü ve çok boyutlu yapısı göz ardı edilmekte; tüm sorumluluk sistematik biçimde inşaat

mühendislerinin üzerine yıkılmaktadır. Ne yazık ki yargılamalarda, mahkemeye sunulan, konunun

uzmanı olan akademisyenlerin ve bağımsız bilirkişilerin alternatif teknik görüşleri dikkate alınmadan;

eksik, teknik açıdan yetersiz ve zaman zaman hatalı bilirkişi raporlarına dayanılarak cezalar

 

verilmektedir. Bu durum, hukuki güvenliği ve bilimsel doğruluğu tamamen ortadan kaldırmakta;

yargılama sürecini tek taraflı ve cezaya odaklı bir yapıya çevirerek sadece meslektaşlarımızı değil,

hukuk devletini de doğrudan tehdit etmektedir.

TÜM SORUMLULUK MESLEKTAŞLARIMIZA YÜKLENEMEZ

Ayrıca bu ölçekte bir depremin yol açtığı yıkımda yalnızca projelendirme değil; zemin koşulları,

uygulama kalitesi, denetim zaafları, taşıyıcı sisteme yapılan izinsiz müdahaleler, kentsel planlama

eksiklikleri, imar afları, kamu denetiminin çöküşü ve karar alıcıların ihmali gibi birçok faktör birlikte

etkili olmuşken; devam eden yargı süreçlerinde tüm sorumluluğun meslektaşlarımız olan inşaat

mühendislerine yüklenmesi kabul edilemezdir. Meslektaşlarımız, adaletsiz ve haksız biçimde 21 yıla

varan akıl almaz cezalarla mahkûm edilmekte; bu cezalar, toplumsal olarak bir öç alma duygusuna

dönüşen acı ve hesap sorma isteğini bastırmak amacıyla uygulanmaktadır. Oysa ki ceza hukukunun

amacı öç almak değildir. Aksi hâlde yargı, adalet dağıtan bir mekanizma olmaktan çıkarak

cezalandırıcı ve intikamcı bir yapıya dönüşecektir.

Bilinmelidir ki yargılama süreçlerinde yaşananlar ile hatalı ve orantısız biçimde verilen bu cezalarla

sadece meslektaşlarımız değil, hukuk devleti ve demokrasinin temel taşı olan adil yargılanma hakkı da

tehdit altındadır; dolayısıyla hukuk devleti tehdit altındadır.

DENETİM VE KARAR MEKANİZMASINDA YER ALANLAR DA YARGILANMALI

Bu Nedenlerle Bir Kez Daha Çağrıda Bulunuyoruz:

1.6 Şubat depremlerinin çok aktörlü ve olağanüstü niteliği dikkate alınmadan verilen orantısız ve ağır

cezalar iptal edilmelidir.

2.Yargılamalar, bilimsel bilirkişilik ve kusur oranı esas alınarak yürütülmelidir.

3.Denetim ve karar mekanizmalarında görev alan kamu idareleri ve yöneticiler de yargı önüne

çıkarılmalıdır.

4.Mesleğini iyi niyetle ve ülke yararına icra etmiş inşaat mühendisleri hedef gösterilmemelidir.

5.Hukuksuz kararlar, istinaf ve temyiz süreçlerinde derhal düzeltilmelidir.

 

Bu çağrı; yalnızca bir meslek grubunun değil, toplumsal vicdanın ve hukuk devletinin korunması

çabasının çağrısıdır. İnşaat mühendisleri bu ülkenin düşmanı değil; altyapısını kuran, geleceğini inşa

eden üretici gücüdür.  Bugün susarsak, yarın hep birlikte enkaz altında kalırız.”

Bir Yorum Bırakın

Popüler Yazılar

Nöbetçi Eczaneler

30 Aralık 2025 Salı Günü Nöbetçi Eczaneler